MEZOPOTOMYA’NIN KAYIP KIYAMET SİLAHLARI
Tanrıların Yıkıcı Gücü
Mezopotamya’nın kadim metinleri, tanrıların sahip olduğu güçlü silahları tasvir ederken, bazı anlatımlar dönemin bilinen savaş teknolojisine uygun düşerken, bazılarıysa modern ya da hatta dünya dışı bir teknolojiye işaret ediyor gibi görünüyor. Özellikle Antik Astronot paradigması çerçevesinde bakıldığında, bu metinlerde geçen silahlar yalnızca mitolojik unsurlar mıydı, yoksa gerçekten gelişmiş bir uygarlığın izleri olabilir mi?
Sümer ve Akad metinleri, tanrılara atfedilen ilahi silahları anlatırken, bu silahların gücü ve etkisi bazen doğaüstü, bazen de tanıdık askeri teknolojilere benzetilebilir. Örneğin, Enuma Eliş destanında, Marduk’un büyük kaos yaratığı Tiamat’ı alt etmek için kullandığı “ağ” ya da “tuzak”, kimi araştırmacılara göre bir metafor olabilir. Bu “ağ”, bazı yorumlara göre, kütleçekimi yani yerçekimi ile özdeşleştirilse de, başka bir bakış açısıyla bakıldığında elektromanyetik bir silah ya da bir çeşit enerji kalkanı olabilir mi sorusunu da beraberinde getiriyor. Marduk’un aynı zamanda “dört rüzgârı” ve “korkunç bir parlaklığı” kullanarak savaşması, şiddetli şok dalgaları, yönlendirilmiş enerji silahları veya radyasyon gibi modern kavramlarla benzeştirilebilir.
Benzer şekilde, Ninurta’nın destanında, “gök gürültüsü taşları” fırlatan ve büyük yıkımlara yol açan silahlarından söz edilir. Ninurta’nın isyan eden topraklara karşı “sel fırtınası” adı verilen bir silahı kullanması, büyük ölçekli bombardıman ya da bir enerji patlamasını akla getirebilir. Eğer bu anlatılar doğrudan fiziksel bir savaşın tasviri ise, burada anlatılan güçlerin ne olduğuna dair pek çok teori üretilebilir. Bazı araştırmacılar, Ninurta’nın silahlarını plazma temelli saldırılar veya hatta atmosferik patlamalar olarak değerlendirmektedir.
Mezopotamya mitolojisinde savaş tanrısı Erra da yedi büyük yıkım silahına sahiptir. Erra ve Işum destanında bu silahların dehşet verici olduğu, tüm şehirleri yok edebildiği ve yeryüzünü yaşanmaz hale getirdiği anlatılır. Bu anlatılar, geniş çaplı kitlesel imha silahlarını çağrıştırırken, metinlerde geçen etkilerin modern nükleer patlamalarla büyük benzerlikler taşıdığı söylenebilir. Yine, bazı çivi yazılı metinlerde tanrıların “parlayan ateşi” serbest bıraktığı ve tüm şehirleri küle çevirdiği belirtilir. Örneğin, Akad’ın yıkımı anlatılırken, tanrıların şehri korumayı bıraktıkları ve gökyüzünden gelen bir “ateş fırtınasının” her şeyi harap ettiği söylenir. Bu betimlemeler, ani ve şiddetli bir yok oluşu anlatırken, termal patlamalar ya da yönlendirilmiş enerji saldırıları gibi kavramlarla örtüşebilir mi?
Bu anlatıların en dikkat çekici olanlarından biri de, kutsal metinlerde tanrılar tarafından yok edildiği söylenen şehirlerdir. Özellikle Sodom ve Gomora’nın yıkımı, Mezopotamya’daki benzer anlatılarla karşılaştırıldığında, belirli bir düzene göre ilerleyen bir yıkım modeli gözlemlenebilir. Önce tanrılar bir karar alır, ardından büyük bir felaket yaşanır ve geriye yalnızca harap olmuş, yaşanamaz hale gelen topraklar kalır. Bu tür anlatılar, enerji silahları ya da yüksek ısılı patlamaların etkileriyle benzeşen bir model ortaya koymaktadır.
Tüm bunlar göz önüne alındığında, eski Mezopotamya metinlerinde geçen silahlar yalnızca mitolojik öğeler mi, yoksa gelişmiş bir uygarlığın teknolojik gücüne dair ipuçları mı taşıyor? Eğer bu tanrılar, aslında üstün teknolojiye sahip bir varlıklar grubuyduysa, onların silahları da doğal olarak zamanın insanları tarafından anlaşılamayacak, ancak kendi dilleriyle anlatılabilecek bir biçimde betimlenmiş olabilir. Plasma bazlı silahlar, nükleer enerjili yıkım araçları ya da yönlendirilmiş enerji silahları gibi kavramlar, belki de kadim metinlerde yer alan tanımlamaların ardında gizlenmiş olabilir. Eğer gerçekten öyleyse, bu metinler belki de Dünya’daki en eski savaş kayıtlarını, hatta belki de dünya dışı uygarlıkların etkisini barındırıyor olabilir..
𒄩𒍣 𒈨𒅕𒊓𒈾
Yazan Hazal Merisana
#anunnakisümertanrıları
Yorumlar
Yorum Gönder