Yasak Elmanın gizemi ve Çıplak Maymun
Aranızda Desmond Morris’in Çıplak Maymun kitabını okuyanlar vardır diye düşünüyorum. Günümüzde bile hala çok okunan bir kitap. Hazal Merisana olarak ben bu tarz bilimsel kitapları çok seviyorum. Onlardan öğrendiğim bilgiler sayesinde dünyaya daha farklı bir gözle bakıyorum. Farklı bir şekilde her şeyi kafamda ki terazide tartarak insanlık tarihinin domino taşlarını buluyorum.
Desmond Morris kitabına çok çarpıcı bir cümle ile başlar ‘Bugün dünyada yaşayan yüz seksen üç maymun ve goril türü vardır ki, bunlardan yüz seksen ikisinin vücudu, kılla kaplıdır. Tek istisna, kendisine Homo Sapiens adını vermiş olan çıplak bir maymundur. Parlak bir başarıya ulaşmış olan bu tür, zamanının büyük bir bölümünü davranışlarının soylu nedenlerini incelemekle ve en az o kadar bir zamanını da (inatla) temel nedenlerini görmezlikten gelmekle geçirir.’
Kitabın giriş kısmında ki bu cümleyi okuduğunuzda eğer dini gelenekten geliyorsanız, insanlar maymundan gelmedi Adem ve Havva’dan geldi diye bilirsiniz, eğer Darvinist iseniz ne var bu yazılanda, gayet akılcı diyebilirsiniz.
Ben Hazal Merisana olarak her iki tarafın kendince haklı olduğunu söyleyebilirim. Öncelikle dini gelenekle düşünenler haklılar, insan ile maymun arasında fiziksel bir benzerlik olsa da çok büyük bir fark vardır; Çıplaklık!!
Hani dini kitaplarda Âdem ile Havva yasak meyveyi yediklerinde ilk olarak neyi fark ederler? Çıplak olduklarını..
Yasak meyveyi yemeden önce çıplak olduklarını bilmiyorlar mıydı veya yoksa çıplak değilmiydiler ? Diğer maymunlar gibi üzerlerini kaplayan tüyleri mi vardı?
Darvinistelere gelince onlara sorum da şu şekilde? Dünya da ki tüm maymun türleri tüylerle kaplı iken insan neden tüysüzdür? Darvine göre gereksiz uzuvlar zamanla yok olur ama Afrika’nın göbeğinde ki sıcaktan kavrulan maymunların bile tüyleri varken, soğuktan çok kolay etkilenen bizlerin tüyleri bir anda nasıl yok olmuştur? Neden bir anda bizler kürklerimizi yitirip elbise giyme gereği duymuşuz?
Bu sorunun cevabının tek bir açıklaması olabilir. Bir genetik müdahale, dünya dışı akıllı varlıklar, aynen din kitaplarında anlatıldığı gibi bizlere müdahale etmiş, genetik yapımızı değiştirmiş bizleri daha zeki yaparken, doğadan kopmamızı sağlamış ve dünya üzerinde ki en depresif varlıklar olmamızı sağlamıştır.
Dini anlatılarda ki hani İdris peygamber hikayesi de benim söylediklerimi destekler nitelikte. Dünya da ki insanlar hiçbir şey bilmezken gökyüzüne yani Tanrının huzuruna veya uzaylı varlıklarla iletişime geçen İdris peygamber yeryüzüne tekrar indikten sonra insanlara dikiş dikmesini, elbise yapmasını, bina yapmasını öğretmiştir. Kısacası insan elmayı yiyerek yalnızca çıplak kalmamış, artık yeni şeyler öğrenebilir olmuştur.
Zaten Tanrı ilk olarak Adem’e kelimeleri öğretmedi mi? Yani onun konuşmasını sağlamadı mı? Konuşabilme sayesinde bilgiyi aktarabilir hale gelmedi mi? Hatta konuşmak o kadar önemliydi ki, Tanrı ile insan arasında ki tek iletişim aracı olmalıydı ki, bu yüzden insanlar Babil kulesini yapıp seslerini Tanrıya duyurmak istediler. Hatta melekler bile Ademin konuşuyor olmasından dolayı ona secde ettiler.
Kısacası insanımsı maymunun yeni tasarımı, genetiğiyle oynanarak çıplak bir maymuna dönüşmüş olan insan kendi sırrını çözecek kadar meraklı ve cesur olmuştur. Hatta Nietzsche’nin dediği gibi tanrısını bile öldürecek kadar yüreklidir. Aynı şeytanın Havva’ya “ O elmayı yersen sende Tanrı gibi olursun” dediğinde Havva’nın korkusuzca yasak meyveyi yemesi kadar yürekli…
Yorumlar
Yorum Gönder