YARATILIŞIN GİZEMİ, MELEKLER, CİNLER VE İNSANLAR


Evrenin yaratılışı ve varlıkların kökeni, insanlık tarihinin en büyük sorularından biri olmuştur. Tanrı, melekleri, cinleri ve insanları farklı unsurlardan yaratmış ve her birine farklı özellikler vermiştir. Bu üç varlık türü, evrendeki ilahi düzenin birer parçasıdır ve her biri farklı bir görevle sorumlu kılınmıştır.


Melekler, nurdan yaratılmış varlıklardır. Onlar, Tanrı’nın emirlerine tam olarak itaat eden, iradesiz ve günahsız varlıklardır. Melekler sürekli olarak Tanrı’yı tesbih eder ve evrenin düzenini korumaya yardımcı olurlar. Onların varoluş amacı, Tanrı’nın emirlerini yerine getirmek ve ilahi düzenin bir parçası olmaktır. Meleklerin gözle görünmemesi, fiziksel dünyadaki varlıklarla doğrudan temas etmemeleri, onların saf ve değişmez yapılarının bir sonucudur. Açlık, susuzluk veya dünyevi arzular meleklerde bulunmaz; tamamen Tanrı’nın hizmetindedirler ve isyan etme yetileri yoktur. Melekler, genellikle farklı boyutlarda varlıklar olarak kabul edilirler. Onlar, fiziksel dünyamızda var olmayan, ruhsal bir düzeyde varlık gösterirler ve insanlarla doğrudan etkileşime girmezler, ancak Tanrı’nın emirlerine göre hareket ederler.


Cinler ise dumansız ateşten yaratılmıştır. Meleklerden farklı olarak cinler, tıpkı insanlar gibi irade sahibidir ve iyi ya da kötü olmayı seçebilirler. Onlar da insanlar gibi yaşar, düşünür, inanır veya inkâr ederler. Cinler, farklı boyutlarda var olurlar. Fiziksel dünyada gözle görünmeyen bu varlıklar, insan gözünün algılayamayacağı bir düzeyde yaşarlar. Ancak, bazen insanlar ve cinler arasında etkileşimler olabilir; cinler, bazı özel durumlarda insanlar tarafından algılanabilir veya görünür hale gelebilirler. Cinlerin dünyası, meleklerin dünyasından farklı olarak, daha fiziksel bir boyuttan çok daha soyut bir düzeye sahiptir. Cinler, hem görünmeyen hem de gizemli boyutlarda varlık gösterdikleri için, insan dünyasıyla bağlantı kurmaları nadiren gerçekleşir. Cinlerin yaşam süreleri genellikle insanlardan daha uzundur ve bir tür imtihan içinde olduklarına inanılır. İyilik yapan cinler Tanrı’ya inanır ve itaat ederken, kötüler insanları saptırmaya çalışır. İblis de cinler arasından gelen, ancak kibri yüzünden Tanrı’ya isyan eden bir varlık olarak tanımlanır.


İnsan ise dünyaya ait olan bir varlık olarak yaratılmıştır. İnsan, akıl ve irade sahibi olarak, dünyada bir imtihana tabi tutulmuştur. Onun en büyük özelliği, öğrenebilmesi, gelişebilmesi ve kendi seçimleriyle kaderini şekillendirebilmesidir. Meleklerin iradesiz, cinlerin ise daha gizli bir boyutta olması nedeniyle, insan yeryüzündeki en önemli varlık olarak kabul edilir. İnsan, Tanrı’nın ona verdiği akıl ve vicdan ile doğru yolu seçme kapasitesine sahiptir.


Bu üç farklı yaratılış unsuru, aslında her varlığın özünü ve görevini anlamamıza yardımcı olur. Melekler mutlak itaati temsil ederken, cinler özgürlüğü ve insan ise imtihanı simgeler. İnsan, Tanrı’nın ona verdiği akıl ve vicdan ile doğru yolu seçme kapasitesine sahiptir. Bu yüzden, yaratılışın en büyük sorumluluğunu taşıyan varlık insandır.


Sonuç itibari ile melekler nurdan, cinler ateşten, insanlar ise dünyaya ait bir varlık olarak yaratılmıştır. Her biri farklı bir varoluş sebebiyle dünyada ve evrende yerini almıştır. İnsan, kendi seçimleriyle doğruyu ya da yanlışı seçebilir; ruhunu yükseltirse nur gibi aydınlanabilir veya yanlış seçimlerle ateşe sürüklenebilir. Gerçek mesele, insanın bu dünya yolculuğunda kendini hangi tarafa yönlendireceğidir..


Yazan Hazal Merisana 

#anunnakisümertanrıları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUTSAL İSYAN: ŞEYTAN’IN TANRI’YA OLAN AŞKI