ANTİK BİLGELİK VE BÜYÜK FELAKETLER UNUTULMUŞ BİR TARİHİN İZİNDE


Herodot, Mısırlılardan Herkül’ün en eski tanrılarından biri olduğunu ve Amasis’in saltanatından 17.000 yıl önce sekiz tanrıdan türeyen 12 tanrıdan biri olarak kabul edildiğini öğrendiğini anlatır. Bu bilgi, tarihin derinliklerinde unutulmuş, ancak izleri hala korunabilen çok eski bir geçmişe işaret ediyor. Mısırlılar, kendi tarihlerini ve tanrılarını anlatırken, zamanın çok daha farklı bir şekilde işlediğini gösteren kronolojilere sahiptiler. Ancak bu tür anlatılar, özellikle Yunanlılar ve Romalılar tarafından mitolojik birer masal olarak değerlendirilmiş ve modern dünyada da çoğunlukla göz ardı edilmiştir.


Platon’un Mısırlılardan türettiği hikâyeler de benzer bir şekilde küçümsenmiş ve sadece bir efsane olarak değerlendirilmiştir. Bunun nedenlerinden biri, antik halkların dünya tarihi hakkındaki bilgilerini, modern bilimsel yaklaşımla değerlendiremeyen seleflerimizin, geçmişin olasılıklarını dar bir perspektifle ele almaları olabilir. Onlara göre, jeolojik süreçler yavaş ve belirli bir düzen içinde ilerlemeliydi. Oysa ki, Dünya’nın tarihinde ani ve büyük değişimlere yol açan felaketlerin yaşandığına dair pek çok kanıt mevcuttur.


Dünya’nın jeolojik tarihinde büyük felaketler birçok kez yaşanmıştır. Yaklaşık 12.000 yıl önce gerçekleştiği düşünülen Younger Dryas olayı, buzul çağının sonlarına doğru büyük çevresel değişimlere yol açmış, kıtaları şekillendiren devasa su baskınlarına neden olmuştu. Büyük tufan anlatıları, yalnızca Mezopotamya ve Mısır’da değil, dünyanın dört bir yanında yer alan eski uygarlıkların mitlerinde yer alır. Bu, sadece efsanevi bir anlatı değil, aynı zamanda geçmişte yaşanmış küresel bir felaketin izlerini taşıyor olabilir.


Eğer tarih öncesi dönemde böyle bir felaket gerçekleştiyse, bunun antik metinlerde bir şekilde kaydedilmiş olması mümkündür. Ancak bu kayıtlar, zamanla mitoloji adı altında yeniden şekillendirilmiş, gerçeklikten koparılarak birer masal haline getirilmiş olabilir. Platon’un aktardığı Atlantis öyküsü de tam olarak bu şekilde değerlendirilmiş ve onun anlatıları, modern bilim tarafından yeterince ciddiye alınmamıştır. Oysa Mısırlılar, kendilerini zamanın tanıkları olarak görerek çok eski çağlara dair bilgileri korumuş bir halktı.


Peki, gerçekten böyle büyük bir felaket mümkün mü? Jeolojik kanıtlar, dünya yüzeyinin bazı bölgelerinde aniden meydana gelen çöküntülerin, deniz seviyelerinin yükselmesine ve kara parçalarının yok olmasına sebep olabileceğini gösteriyor. Büyük depremler, volkanik patlamalar ve asteroid çarpmaları, bir kıtanın veya geniş bir kara parçasının hızla sular altında kalmasına neden olabilir. Örneğin, Hint Okyanusu’ndaki Dwarka antik kenti, sular altında kalmış eski bir uygarlığın varlığını kanıtlar niteliktedir.


Eğer büyük bir felaketin dünya tarihinde yaşandığını kabul edersek, Mısırlıların ve Platon’un bahsettiği kadim bilgiler daha anlamlı hale gelir. Antik uygarlıkların bildiği ve aktardığı tarih, sadece mitolojilerde saklı değil, aynı zamanda yeryüzünün derinliklerinde gömülü olabilir..


Yazan Hazal Merisana 

#anunnakisümertanrıları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUTSAL İSYAN: ŞEYTAN’IN TANRI’YA OLAN AŞKI