MU’NUN MİRASÇILARI UYGUR İMPARATORLUĞUNUN KADİM KÖKENLERİ
Uygur Devleti’nin kökenleri, geleneksel tarih anlayışının çok ötesine uzanan kadim anlatılarla örtülüdür. Resmi tarih, Uygur halkını M.Ö. 3. binyılda şekillenmeye başlayan Asya kökenli bir topluluk olarak kabul etse de, bazı araştırmacılar ve ezoterik kaynaklar, Uygurların çok daha eski bir geçmişe sahip olduğunu öne sürmektedir. Robert Charroux gibi araştırmacılar, Uygur Devleti’nin M.Ö. 16.000 civarında ortaya çıktığını savunurken, bu bilgiyi Tibet, Çin ve Hint tradisyonlarında yer alan anlatılar da destekler niteliktedir.
Bu teoriye göre Uygurlar, Mu uygarlığının doğrudan mirasçılarından biriydi. Mu’nun batışıyla birlikte, hayatta kalan bilge sınıfı ve yönetici topluluklar dünyanın farklı bölgelerine göç etti. Bunlardan biri de Asya içlerine yayılan Uygur halkıydı. Kadim tabletler, onların hem teknolojik hem de kültürel açıdan ileri bir seviyeye ulaştığını ve diğer medeniyetlere bilgi taşıyan bir halk olduğunu iddia etmektedir. Churchward’a göre, Uygurlar yalnızca Asya’nın değil, aynı zamanda Atlantis ve Ege medeniyetlerinin de şekillenmesine katkıda bulunan bir uygarlıktı.
Uygur İmparatorluğu’nun Altın Çağı
M.Ö. 15.000 yılına gelindiğinde, Uygur İmparatorluğu’nun en parlak dönemini yaşadığı söylenir. Antik Çin kaynakları, bu dönemde gelişmiş şehirler, astronomik bilgilere dayalı takvim sistemleri ve karmaşık sosyal yapılarla donatılmış bir imparatorluktan bahseder. Uygurların, Mu’dan Atlantis’e, oradan da Ege havzasına kadar yayılan bir bilgi ve kültür akışı içinde olduğu düşünülmektedir. Churchward, özellikle Karyenler olarak bilinen bir grubun Ege’ye ulaştığını ve burada Atheniens adını alan bir kabileyle birleşerek, eski Atina’nın ilk versiyonlarından birini inşa ettiğini öne sürer.
Bu anlatı, modern tarih anlayışına meydan okuyan bir perspektif sunar. Eğer Uygur Devleti gerçekten M.Ö. 16.000 gibi erken bir dönemde var olmuşsa, bu, insanlık tarihinin sanılandan çok daha eski ve katmanlı olduğunu gösterir. Mu ve Atlantis gibi batık uygarlıkların mirası, yalnızca efsanelerde değil, günümüze ulaşan kültürel ve dilsel izlerde de kendini gösteriyor olabilir. Uygurların bilgeliği, onların sadece bir halk değil, aynı zamanda kayıp medeniyetlerin yaşayan hafızası olduğunu düşündürüyor.
Tarih Kitaplarının Ötesinde Uygur Devleti
Tarih boyunca pek çok uygarlık yok oldu, ancak geride bıraktıkları izler hiçbir zaman tamamen silinmedi. Belki de Uygur İmparatorluğu, bu unutulmuş tarihin en önemli anahtarlarından biri olarak, keşfedilmeyi bekleyen derin bir sırrı barındırıyor..
Yazan Hazal Merisana
#anunnakisümertanrıları
Yorumlar
Yorum Gönder