ADEN BAHÇESİ, CENNET Mİ YOKSA BİR LABORATUVAR MI ? 

Aden Bahçesi… Tevrat’ta bize sunulan bu masalsı yer, türlü türlü meyveleri, yemyeşil bitkileri ve isimlendirilmeyi bekleyen hayvanlarıyla insanlık tarihinin belki de en büyüleyici bölümlerinden birini oluşturuyor. Peki, bu bahçe gerçekten var mıydı? Yoksa sembolik bir anlatımdan mı ibaretti? Bu soruya cevap ararken, Tevrat’taki anlatılarla Sümer metinleri ve modern bilimin sunduğu ipuçlarını bir araya getirerek, geçmişin sisleri arasında bir yolculuğa çıkabiliriz.

Evcilleştirmenin Sırrı: Aden’de Ne Oldu?

Modern bilim, insanların yaklaşık 12 bin yıl önce, yani MÖ 10.000 civarında tarımı başlattığını ve ilk kez hayvanları evcilleştirdiğini söyler. Buğday ve arpa gibi tahıllar, koyun ve köpek gibi hayvanlar bu dönemde evcilleştirilmiş ve insanlar, bu canlılarla hayatlarını şekillendirmiştir. Ancak bu süreç, doğal seçilimin tahmin edilen hızına göre oldukça kısa bir zaman diliminde gerçekleşmiştir. İşte burada Sümer metinleri devreye giriyor ve bu evcilleştirme sürecinin, sadece insanın çabasıyla değil, başka bir gücün – Anunnakilerin – müdahalesiyle gerçekleştiğini söylüyor.

Sümer tabletlerine göre Anunnakiler, dünyaya geldiklerinde, burada evcilleştirilmiş hiçbir bitki ya da hayvan bulamamışlardı. Onlar, buğday, arpa ve diğer tahılları; koyun ve diğer hayvanları, kendi “yaradılış odalarında” ortaya çıkardılar. Bu odalar, bugünkü anlamda biyoteknolojik laboratuvarlar gibi düşünülebilir. Aden Bahçesi ise, bu yaratım sürecinin merkeziydi. Yani Aden, yalnızca bir cennet değil, aynı zamanda bir biyogenetik çiftlikti.

Tufan ve Yeniden Başlangıç

Sümer tabletleri ve Tevrat, büyük bir tufanın dünya tarihini şekillendirdiğini anlatır. Bu tufan, insanlık için bir dönüm noktasıdır. Anunnakiler, tufandan sonra insanlığa yeniden başlamaları için tohumlar ve hayvan türleri verdi. Ancak bu kez insanlar, doğanın kontrolünü ele alarak kendi üretim süreçlerini yönetmek zorunda kaldılar.

Tevrat, tufandan sonra tarımın yeniden başladığını ve ilk tarımcı olma şerefini Nuh’a atfeder. İlginçtir ki, Tevrat’ta tufandan sonra yetiştirilen ilk bitkinin üzüm olduğu belirtilir. Üzüm, besleyici olmasının yanı sıra, fermantasyon süreciyle şaraba dönüşerek bir ilaç görevi de görüyordu. O dönem için şarap, yalnızca keyif veren bir içecek değil, aynı zamanda mide ve bağırsak sorunlarına iyi gelen bir tedavi aracıydı. Nuh’un şarap içip sarhoş olması, belki de bu yüzden bir nevi şifa bulma süreciydi.

Aden’in meyveleri, yalnızca geçmişte kalmış bir hikâye değil; bugün hala genetik ve tarım alanında üzerinde düşündüğümüz, araştırmalar yaptığımız bir ilham kaynağıdır. Modern biyoteknoloji, bitki ve hayvan genetiklerini değiştirme ve iyileştirme çabalarını sürdürüyor. Belki de bugün yaptığımız çalışmalar, binlerce yıl önce Aden Bahçesi’nde başlatılan sürecin bir devamıdır.

Aden, belki bir bahçe, belki bir laboratuvar, belki de bir metafordu. Ama ne olursa olsun, oradaki yaratım hikâyesi, insanın dünyadaki rolüne dair güçlü bir mesaj taşıyor. Bizler, yaratmanın ve üretmenin sorumluluğunu üstlenmiş varlıklarız..


Yazan Hazal Merisana 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUTSAL İSYAN: ŞEYTAN’IN TANRI’YA OLAN AŞKI