TANRI İLE İNSAN ARASINDAKİ BAĞ𓂀EPİFİZ BEZİ (DMT)...

Son zamanların en popüler konularından bir tanesi Epifiz Bezidir.

Kişisel gelişim uzmanlarından tutunda falcısına büyücüsüne kadar herkes bu bez hakkında bir şeyler yazıp söylemekte. Fakat maalesef bu yazılanların bir çoğu gerçek dışı ve abartı. Ben Hazal Merisana olarak eğer bir konu hakkında fikir beyan edeceksem öncelikle bilim insanlarının bu konuda ne dediklerine bakarım. Sonra tarihi senet ve vesikaları inceler bu işin içindeki gizemi çözmeye çalışırım. Nihayetinde konu hakkında bir yorum yapmam için o konuyu en inçe detayına kadar bilmem gereklidir. 

Bu yüzden ilk olarak nöroloji uzmanları bizlerin gizemli dediğimiz Epifiz Bezi için nasıl bir açıklama yapıyorlar ona bakalım. Beynimizin geometrik olarak tam ortasında bulunan Epifiz Bezi nohut büyüklüğünde bir endokrin hormon bezidir. Geçmişten günümüze biyolojik ve efsanevi özelliklerin kesiştiği bir organ olduğu düşünülen epifiz bezinin “Üçüncü Göz”, yani insanın en yüksek bilince ulaştığı nokta ile olan bağlantısını açıklayan ilk kişi ünlü Fransız filozof Rene Descartes olmuştur. Aslında antik çağın insanları bu bezin ruha veya belki de boyut değiştirmeye yarayan bir organ olduğunu biliyorlardı. Fakat bu bilgi her ne kadar bir çok dini inançta simgesel olarak varlığını devam ettirse de bu bez hakkında ki bilgi unutulmuştu. Bu küçük bez beyinde çifti olmayan tek bölgedir; bu nedenle iki gözümüzle baktığımız her şeyi birleştirip tek halde beynimize ulaştıran, iki kulağımızla duyduğumuz sesleri tek ses halinde algılamamızı sağlayan organ o olmalıdır. 

Bilim insanlarının açıklamalarına göre Epifiz Bezinin görevleri ve hayati önemi şu şekildedir. 

Epifiz bezi, uyku/uyanıklık döngülerini uyaran melatonin hormonunu salgılar, vücudun biyo-ritminden ve biyolojik saat ayarlamasından sorumludur. Beynin en önemli içgüdüsel davranışları düzenleyen bölgesi olan hipotalamus ile uyum içinde çalışarak duyuların ve algıların kontrolünü sağlamaya yardımcı olur. Bu bizler için o kadar önemlidir ki melatonin az salgılanması yani Epifiz Bezinin olması gerekenden az çalışması kansere davetiye çıkarmaktır. 

Epifiz bezinin bir başka ürettiği salgı ise Dmt’dir. Dimetiltriptamin  (DMT) , istisnasız bütün canlılarda bulunan bir maddedir. Yaşayan her canlı ya DMT salgılar, ya da DMT ile yaşar. Belki de DMT bir yaşam iksiridir.  Dimetiltriptamin veya kısa adıyla DMT, beyin dolaylarındaki epifiz bez tarafından uyku sırasında salgılanır. N, N-dimetiltriptamin (DMT), liserjik asit dietilamid (LSD) benzeri serotonin agonisti bir hallüsinojendir.  Salgılanması rüyaların görüldüğü evreye denk gelir ve DMT’nin en büyük etkisi zaman algısında yanılgılara yol açmasıdır. Yani salgılanmaya başladığı zaman bizler rüyalar alemine dalarız ve o andan itibaren zamandan muafızdır. Zaman ve mekan algısını yitiren bizler epifiz bezinin salgıladığı DMT ile başka hayatlara kim bilir belki de farklı boyutlara açılan bir kapıyı aralarız. 

Şimdi Hazal sende ne abarttın diyeceksin ama bitkilerden tutunda hayvanlara kadar hepsi DMT salgılar. İşte binlerce yıldır tüm inançlar epifiz bezinin bu hatırı sayılır marifeti nedeniyle tüm ibadetlerini belki da çok evvelinden öğrendikleri bilgilerle bu bezi daha verimli çalıştırmak istediler. Hiç düşündünüz mü neden İslamiyette gece ibadeti gündüz ibadetinden daha üstün görülmüştür. Geceleri neden saatlerce secde halinde kapanılması istenmiş ve ellerin üzerine kapatılan başın bu şekilde bekletilmesi istenmiştir. Belki de beyne daha fazla kan gelmesi ve zaten gece çalışmaya başlayan epifiz bezinin daha verimli çalışması için olabilir mi?

Veya neden Hristiyanlığın baş şehirlerinden biri olan Vatikan’ın bahçesinde epifiz bezini temsil eden bir kozalak bulunması şaşırtıcı olmamalı. Hatta Papanın asasının baş kısmında ki kozalakta gene epifiz bezinin simgesidir. Biraz daha ileriye gidelim isterseniz. Papaların ayin kıyafetleri gene balık görünümünde tasarlanmıştır. Neden mi çünkü balık ile beslenme epifiz bezinin çalışmasını artırın baş gıdalardan bir tanesidir. Her nedense bizim ülkemizde balık yemenin epifiz bezinin çalışmasının olumsuz etkilediği gibi yanlış bir bilgi internette dolansa da Japonya örneği gibi bol balık tüketen toplumlarda ki empati yeteneğinin başlıca nedeni balık tüketimidir. Papanın elindeki asanın uçundakı epifiz bezini temsil eden kozalağı Hristiyanları kutsamak için iki gözünün yani alnının hemen üzerine vurması aslında burada ki kozalağı aktifleştirirsen tanrıya ulaşırsın demek istemelerindendir. 

Son olarak sizlere uzak doğudan bir bilge vermek istiyorum. Hinduların alınların ortasında ki kırmızı noktayı bilirsiniz. Bizlere ilginç gelse da daha şaşırtıcı olan hint tanrılarının görsellerinde de bu kırmızı işaret bulunur. Burada bu inanca sahip insanlara verilmek istenen mesaj eğer burada ki epifiz bezinin çalıştırırsanız tanrısallık değerlerine ulaşırsınız. 

Aynı şekilde Budizm inancında da ki Ushnisha şekli yani Budanın Nirvanaya ulaştığı zaman ki tasviri kafasında alevler içinde bir kozalak olarak tasvir edilmiştir. Bu da bir rastlantı olamaz. 

Bir bilgiyi de sonuca eklemek istiyorum. Epifiz Bezimizin en aktif olduğu ve en fazla Dmt ürettiği zaman ölüm anıdır. Bu anda üretilen dmt salgısı o kadar fazladır ki sanki insan ruhu bir başka boyuta taşınırken zaman ve mekan algısından koparılmak istenmiştir. Başka bir boyuta geçişin sanki festivali sağlanmış gibidir.

Yazan: Hazal Merisana




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUTSAL İSYAN: ŞEYTAN’IN TANRI’YA OLAN AŞKI