DÜNYANIN UNUTULMUŞ SAYFALARI..
444 Milyon Yıllık Hayatın İzleri
Dünya’nın yaşı dört buçuk milyar yıl. Bu öyle devasa bir süre ki, insan zihni bu kadar uzun bir zamanı kavramakta zorlanıyor. Bizler daha birkaç yüzyıllık tarihimize bakarken bile başımız dönüyor. Oysa gezegenimiz, milyarlarca yıldır dönüyor, şekil değiştiriyor, kıtaları kaydırıyor, atmosferini yeniden yazıyor. Ama işin en ilginç yanı şu: Biz bu uzun hikâyenin çok ama çok azını biliyoruz. Özellikle 15 milyon yıl öncesine dair bilgimiz, koca bir kitapta birkaç sayfa gibidir sadece. Geriye kalan sayfalar ya kaybolmuş ya da biz henüz nasıl okunacağını bilmiyoruz.
Buna rağmen, bildiğimiz bazı şeyler var. Mesela Dünya tarihi boyunca tam beş büyük kitlesel yok oluş yaşanmış. Bunlar öyle basit doğal afetler değil. Gezegenin ekosistemini baştan aşağı değiştiren, milyonlarca canlı türünü bir anda tarihten silen olaylar. Ve işin çarpıcı tarafı, bu yok oluşların her biri, hayatın yeniden baştan başlamasına sebep olmuş. Sanki Dünya, her defasında kendini sıfırlayıp “hadi bir daha deneyelim” demiş gibi.
En eski yok oluş, tam 444 milyon yıl önce gerçekleşmiş. Düşünsene, o kadar eski bir zaman ki… Henüz dinozorlar bile ortada yok. Ama o çağda da canlılar vardı. Denizlerde yaşayan omurgasızlar, ilkel organizmalar, belki henüz kıyıya bile çıkmamış ama yaşamaya çalışan canlılar… Ve bir anda gelen o büyük felaket. Sebebi tam olarak bilinmiyor; belki ani bir buzullaşma, belki de atmosferdeki radikal bir değişim. Ama sonuç kesin: Türlerin %85’i yok olmuş.
Bu bilgi bile insanı şaşkına çeviriyor. 444 milyon yıl önce bile Dünya’da hayat vardı. Ve bu, hayatın ne kadar inatçı, ne kadar vazgeçmeyen bir şey olduğunu gösteriyor. Çünkü her büyük yok oluştan sonra, yaşam bir şekilde yeniden başlamış. Farklı, evrimleşmiş, adapte olmuş. Bunu düşündüğümüzde, biz insanların da bu büyük zincirin en son halkası olduğunu fark ediyoruz. Belki geçici, belki kalıcı ama kesinlikle bu uzun hikâyenin bir parçası.
Dünya’nın geçmişi, büyük patlamalar, suskunluklar, fırtınalar ve yeniden doğuşlarla dolu. Ve bizler, sadece o kitabın son birkaç satırında yaşıyoruz. Ne büyük bir gizem değil mi?
Yazan Hazal Merisana
#anunnakisümertanrıları
Yorumlar
Yorum Gönder