AKAKOR’UN SESSİZ HALKI
Yeraltındaki Yıldız Soylular
Amazon ormanlarının derinliklerinde, haritaların inkâr ettiği, ama eski halkların asla unutmadığı bir şehirden söz edilir: Akakor. Bu yer, ne tamamen dünya dışı, ne de sadece dünyasal. Akakor, zamanın unuttuğu ama bilinçlerin hatırladığı bir köprüdür. Yeraltında kurulmuş bu şehir, bir efsaneden çok daha fazlasıdır. Çünkü burada yaşayanlar, sadece bir halk değil, bir bilgelik taşıyıcısıydı.
Akakor halkı, kendilerine “Ugha Mongulala” adını verirdi. Bu halkın kökeni, yeryüzünden daha çok yıldızlara dayanıyordu. Tatunca Nara’nın anlattığına göre ataları, gökyüzünden gelen “beyaz tanrılar” tarafından eğitilmişti. Bu tanrılar – kimilerine göre Anunnaki, kimilerine göre Sirius ya da Orion kökenli varlıklardı – onlara yıldız bilgilerini, enerji mühendisliğini, zaman hesaplamalarını ve ruhsal farkındalığı öğretmişti.
Akakor halkı fiziksel olarak bugünkü insanlara benzerdi ama daha uzun boylu, daha zarif ve duru bakışlıydılar. Telepatik iletişim onlar için sıradan bir yöntemdi. Konuşmak gerekmezdi; çünkü düşünce, doğrudan kalpten kalbe geçerdi. Duygu ve niyetin saf hâli, kelimelerden daha güçlüydü.
Yaşam tarzları dışarıdan bakıldığında basit, ama özünde çok derindi. Zamanı dairesel olarak algılarlardı. Geçmiş, gelecek ve şimdi aynı anda var olurdu. Bu yüzden kehanetleri, doğum gibi doğal bir şeydi. Rüyaları büyük önem taşırdı. Rüyalar, ruhsal bilginin aktarıldığı alanlardı. Bir çocuk doğmadan önce annesi, onun ruhunun rüyasını görürdü.
Akakor şehirleri, yeraltında kurulmuş olmasına rağmen karanlık değildi. Çünkü ışık, frekanslarla üretilirdi. Doğal taşlar, özellikle kuvars kristalleri, yüksek frekanslı seslerle uyarılarak parlak beyaz ışık yayardı. Elektrik değil, rezonans kullanılırdı. Enerji kaynakları, yerin manyetik damarlarından ve yıldız hizalanmalarından beslenirdi.
En ilginç yönlerinden biri de zaman yolculuğu bilgilerine sahip olmalarıydı. Brugger’in aktardığına göre Akakor halkı, yıldız takvimleri ve enerjisel portallar sayesinde “zamanın dışına” geçebiliyordu. Bedenlerini değil ama bilinçlerini başka zamanlara taşıyabiliyor, geçmiş ya da gelecekten bilgi getirebiliyorlardı.
Akakor halkı, dış dünya ile tüm bağlarını binlerce yıl önce kesmişti. Çünkü yüzeyde yaşayan insanlığın titreşimi düşmeye başlamış, savaşlar, açgözlülük ve korku yükselmişti. Onlar ise saf bilgiye ve içsel barışa odaklanmak istemişti. Bugün hâlâ yaşayıp yaşamadıkları bilinmiyor. Ama birçok ezoterik öğretiye göre, Akakor halkının torunları, hâlâ yeraltı şehirlerinde varlığını sürdürüyor.
Onlara göre insanlık tekrar uyanmaya başladığında, kapılar yeniden açılacak. Ama bu kapılar taşla değil, bilinçle açılıyor. Akakor bir şehir değil; bir farkındalık seviyesidir. Onların bilgeliği, hâlâ yeryüzünde yankılanıyor. Çünkü Akakor unutulmadı. Sadece sessizliğe çekildi..
Yazan Hazal Merisana
#anunnakisümertanrıları
Yorumlar
Yorum Gönder