TANRILAR MI BİLİM İNSANLARI MI? ANUNNAKİ’NİN İNSAN ÜZERİNDEKİ DENEYİ
Uzak bir yıldız sisteminden gelen Anunnaki’ler, Dünya’nın mavi parıltısını ilk gördüklerinde, burayı sadece bir gezegen olarak değil, potansiyel bir yaşam laboratuvarı olarak değerlendirdiler. Onlar için bu yer, yalnızca maden kaynaklarıyla değil, eşsiz biyolojik çeşitliliğiyle de bir fırsattı. Dünya gençti, topraktaki elementler saf, atmosfer ise henüz şekillendirilebilirdi. İşte bu yüzden, buraya sadece inmekle kalmadılar, onu dönüştürmeye karar verdiler.
Aralarında görüş ayrılıkları vardı. Kimileri bu gezegeni kolonileştirmek, kimileri ise var olanı anlamak ve evrimle uyumlu bir deney gerçekleştirmek istiyordu. Enki, bilgeliği ve yaratıcılığıyla bu projenin ruhunu taşıyordu. Ona göre insan, sadece işçi değil; öğrenen, hisseden, gelişen bir varlık olmalıydı. Enlil ise düzenin ve kontrolün temsilcisiydi. İnsan, görevini bilmeli, sınırlarını aşmamalıydı.
İlk deneyler, dünya üzerinde hâlihazırda var olan ilkel hominid türleri üzerinde yapıldı. Genetik yapılarına müdahale edildi. DNA’ya bilgi eklendi, bazı dizilimler değiştirildi. Onlara konuşma yetisi, düşünme kapasitesi ve ilkel bir bilinç kazandırıldı. Ancak bu müdahale, her şeyi değiştirdi. Çünkü insan artık yalnızca doğanın değil, Anunnaki’nin de bir parçasıydı.
Her yeni nesil, biraz daha karmaşıktı. Ruhsal titreşimleri artıyor, hayal kurma yetileri gelişiyordu. Zamanla, insanlar sadece iş görmüyor; sorular sormaya, yıldızlara bakmaya, hatta tanrılarını sorgulamaya başlıyordu. Bu da Anunnaki için beklenmeyen bir durumdu. Onlar, bir deney başlatmışlardı ama bu deney artık kendi bilincine kavuşuyordu.
İnsanlık, Anunnaki için bir projeden öteye geçmişti. Kimi Anunnaki onları korumaya, eğitmeye çalıştı. Kimileri ise onları bastırmak ve yeniden şekillendirmek istedi. Aralarında bu yüzden büyük çatışmalar çıktı. Tufan efsaneleri, kıyamet anlatıları, kadim savaşlar hep bu iç mücadelelerin dışa yansımasıydı.
Bu deney, hiçbir zaman yalnızca bilimsel olmadı. Bu, aynı zamanda bir sınavdı. İnsan ne kadar gelişirse, o kadar çok şey soruyordu. Bilgiyle birlikte özgürlük isteği de artıyordu. Enki bunu bir başarı olarak görse de, bazıları bunu tehlikeli bir sapma olarak yorumladı. Belki de insanın kaderi, başlangıçtan beri özgürleşmeye yazılmıştı. Çünkü artık onlar yalnızca yaratılmış değil; kendi varlığını sorgulayan, düşünen, hayal eden bir tür olmuşlardı.
Genetik Mirasımızda Yıldızların Payı
Bugün bile insanlık, bu deneyin mirasını taşıyor. Genetik kodlarımızda, kadim mitolojilerimizde, yıldızlara uzanan hayallerimizde Anunnaki’nin izleri var. Onların gözüyle bakıldığında insanlık; başkaldıran bir evlat, gelişen bir proje ve aynı zamanda unutulmaya yüz tutmuş bir öğretinin devamı. Belki biz hâlâ deneyin içindeyiz. Belki de artık deneyci değil, deneyin sonucu olarak başka bir varlık türüne dönüşüyoruz.
Ve eğer gerçekten bir gün yeniden gelirlerse, muhtemelen bize sadece şunu soracaklar: “Size verdiğimiz kıvılcımla ne yaptınız?”
𒄩𒍣 𒈨𒅕𒊓𒈾
Yazan Hazal Merisana
#anunnakisümertanrıları
Yorumlar
Yorum Gönder