İLK İNSAN, ENERJİDEN MADDEYE UZANAN YOLCULUK
Biz insan denen varlığı çoğu zaman sadece etten kemikten ibaret sanıyoruz. Oysa asıl sır, görünenin çok ötesinde saklı. Kadim uygarlıkların neredeyse tamamı, ilk insanın sadece fiziksel değil, aynı zamanda enerjisel bir varlık olduğunu anlatıyor. Bunu bir efsane gibi değil, adeta kaybolmuş bir bilgeliğin izleri olarak görmek gerekiyor.
Sümer tabletlerini okuduğumuzda en çok dikkat çeken şeylerden biri, tanrıların insanı “kil” ile yaratırken aynı zamanda ona “ilahi öz” üflemeleriydi. Sümer mitolojisinde insanın yaratılışına dair en çok bilinen anlatım, Atra Hasis Destanı ve Enuma Eliş gibi metinlerde geçer. Bu metinlerde tanrıların, insanı kil (ya da balçık) ile şekillendirdiği anlatılır. Ancak burada önemli olan ayrıntı, bu kile bir tanrının kanı ya da ruhu karıştırılarak “yaşam” verilmesidir. Bu düşünceye göre: Toprak, bedenin ham maddesi olabilir; ama o hamurun içine ruh üflenmeden hiçbir şey can bulmaz. Bu, sadece fiziksel bir yaratım hikâyesi değil. Aynı zamanda enerjiyle madde arasındaki ince çizgide oluşan bir bilinç serüveni. Yani insan dediğimiz varlık, hem dünya toprağından hem de yıldızların titreşiminden doğmuş olabilir.
Mısır inançlarında ise insanın önce “ka” ve “ba” denilen iki farklı enerji katmanı olduğuna inanılır. Biri yaşam enerjisini, diğeri ise ruhu temsil eder. Fiziksel beden bunların ardından gelir. Bu sıralama bile, varoluşun önce enerjiyle başladığını, sonra bedenlendiğini açıkça anlatıyor. Bunu bir metafor olarak değil, binlerce yıl öncesinden gelen kozmik bir bilgi gibi düşünmek gerek.
Hint metinlerinde ise ilk varlıkların ışık bedenli olduğu yazılıdır. Bu varlıkların çok daha yüksek frekanslarda yaşadığı, zamanla bu titreşimi kaybederek maddeye geçiş yaptığı söylenir. Yani bizim gibi yoğun fiziksel formda değillerdi. Bu anlatımlar, maddenin özünde bir titreşim olduğunu savunan modern kuantum fiziğiyle de garip bir uyum içindedir. Her şey enerjidir deriz ya, belki de gerçekten de öyledir. Biz bir zamanlar saf enerjiydik, sonra düşen frekanslarımızla bu yoğun dünyada bedenlenmeyi seçtik.
Bazı inançlara göre, ilk insan ruhani bir kıvılcımdı. Bilinç, sonsuz boşlukta kendini deneyimlemek istedi ve bunun için bir form aradı. Dünya bu deneyimin bir durağı oldu. Bu yüzden insan, sadece et ve kemik değil; aynı zamanda bir hatırlayıştır. Yıldızların arasında gezmiş, ışık bedenli bir varlığın hatırası gibi… Şimdi bu hatırayı yeniden uyandırmak, belki de gerçek kimliğimizi yeniden keşfetmek demek.
Son olarak, insan hem evrenin sesi, hem de onun yankısıdır. Bazen bir bedenin içine hapsolduğumuzu sansak da, özümüz hâlâ Işık. Ve belki de asıl görevimiz, tekrar o frekansa yükselmek. Çünkü biz bir zamanlar yıldızlardaydık. Ve yıldızlar hâlâ bizi çağırıyor..
Yazan Hazal Merisana
#anunnakisümertanrıları
Yorumlar
Yorum Gönder