IŞIĞIN ELÇİSİ, ANUNNAKİLERE GELEN UYARI
Kozmik Dengeyi Hatırlatan Varlık
Anunnakiler, çok uzun zaman önce, henüz Dünya üzerindeki yaşam gençken, gökyüzünden geldiler. Onlar gökteki kardeşlikten koparak yeryüzüne inen bir kavimdi. Teknolojileri yüksekti, bilgileri sınırsızdı, ama içlerinde hâlâ çözülmemiş bir şey vardı: Denge. Bu denge eksikliği, zamanla onların yaptıklarını sorgulatmaya başladı. Çünkü Dünya’ya sadece bilgi ve ilerleme getirmemişlerdi; aynı zamanda karmaşa, hırs ve baskı da yaymışlardı. İnsanlıkla oynanan genetik deneyler, bozulan doğa dengesi, bilinçle oynanan sistemler… Tüm bunlar, evrensel yasaların sınırlarını aşmaya başlamıştı.
Ve işte tam bu noktada, sessizliğin içinden bir ses geldi. Ne gökten yıldırımlar düşürdü, ne de dağları yerinden oynattı. Ama o ses, Anunnaki meclisinde yankılandı. Zamanın bile durduğu bir anda, bir varlık beliriverdi. Ne kadın, ne erkekti. Ne genç, ne yaşlı. Bedeni ışıkla çevriliydi ama gözü kamaştırmaz, ruhu ürpertmezdi. Aksine, yanında bir huzur, bir içsel hesaplaşma hissi getirdi.
Bu varlık, Yüce Yaratıcı’dan gelen bir elçiydi. Onu kimileri Melki Sedek’in temsilcisi diye anardı. Kimileri ise “Adaletin Sesi” derdi ona. O, ne bir kraldı ne de bir tanrı. O, sadece kozmik dengenin taşıyıcısıydı. Evrensel yasaların bekçisi, yaratılışın nöbetçisi… Anunnakilerin unuttuğu şeyi hatırlatmak için gelmişti: Sorumluluk.
O gün elçi sessizce konuştu. Ama söylediği her söz, gökleri delip geçmiş gibiydi. “Yarattığınız her şeyin bir karşılığı vardır,” dedi. “İnsan, sizin oyuncağınız değil. Dünya sizin laboratuvarınız değil. Ve siz… siz Tanrı değilsiniz.”
Anunnakiler o an suskun kaldılar. Bazıları başını eğdi, bazıları içinden direndi. Ama elçinin getirdiği enerji, onların yapay zekâsından bile geçip, kalplerine dokundu. Çünkü bu varlık, öyle bir bilinç düzeyinden geliyordu ki, ne teknolojik üstünlükle ölçülebilir, ne de iktidarla bastırılabilirdi.
Elçi, ayrılmadan önce bir mesaj bıraktı: “İnsanlık, kendi kaderini seçme hakkına sahiptir. Onlara müdahale, evrenin özgür irade yasasını ihlal eder. Eğer sınırı aşarsanız, kendi varlığınızı da tehlikeye atarsınız.”
Sonra sessizce geldiği gibi kayboldu. Ne bir iz, ne bir ses… Sadece o sözler kaldı geriye. Ve o sözler, binlerce yıl sonra bile hâlâ yankılanır bazı ruhlarda. Belki de bu yüzden bugün bazı insanlar göğe bakarken bir şeyler hisseder. İçlerinde yankılanan o kadim sesi duyar gibidirler.
Belki de o elçi tekrar dönecek. Belki de bizler, onun sözlerini hatırlayıp, bu defa kendi içimizdeki Anunnaki’yi terbiye edeceğiz. Kim bilir… Ama bir gerçek var ki, evrenin yasaları unutulmaz. Ne kadar bilgi, ne kadar güç olursa olsun… Dengeyi bozan, sonunda kendi dengesini yitirir..
Not: “Melki Sedek” ya da İngilizcesiyle “Melchizedek”, hem kutsal metinlerde hem de ezoterik öğretilerde geçen çok özel bir figürdür. İsmi İbranice kökenlidir:
“Melek” (kral) “Tzedek” (adalet) anlamına gelir. Yani “Adaletin Kralı” veya “Doğruluğun Efendisi.”
Melki Sedek sadece bir kişi değildir aslında. O, kozmik düzeni temsil eden bir bilinç alanıdır..
Yazan Hazal Merisana
#anunnakisümertanrıları
Yorumlar
Yorum Gönder