KADİM BİLGİLER NEDEN YOK EDİLDİ? KAYIP GERÇEKLERİN PEŞİNDE
İnsanlık Bilinç Hapishanesinde mi?
İnsan bilinci, tarih boyunca çeşitli şekillerde manipüle edildi ve bu durum günümüzde de devam ediyor. Kadim uygarlıkların sahip olduğu bilgiler, bugün bize ulaşan kısıtlı tarih anlatısının çok ötesinde olabilir. Peki, neden bu bilgiler saklandı ya da unutturuldu? İnsanların gerçek potansiyellerine ulaşmasını kimler istemedi? Eğer geçmişte insanlık, bilinç, enerji ve evrenin işleyişi hakkında çok daha derin bir anlayışa sahiptiyse, bu bilgiye bugün neden erişemiyoruz?
Mısır, Sümer ve Maya uygarlıkları gibi kadim toplumlar, yalnızca maddi dünyayla ilgilenmiyor, aynı zamanda bilinci yükseltmeye yönelik çeşitli sistemler geliştiriyordu. Mısır piramitlerinin, belirli frekansları yaymak için özel bir geometriyle inşa edildiği düşünülüyor. Sümerler’in, gökten gelen varlıklar olan Anunnaki tarafından evrenin sırları hakkında bilgilendirildiğine dair metinler bıraktığı biliniyor. Mayalar ise zamanı ve bilinci kozmik döngülerle ilişkilendiren derin bir anlayışa sahipti. Ancak bu bilgilerin çoğu ya yok edildi ya da yeniden yazıldı.
Tarih boyunca spiritüel öğretilerin bastırıldığını da görüyoruz. Meditasyon, enerji çalışmaları, kadim mistik öğretiler ve hatta bazı ezoterik metinler ya yasaklandı ya da çarpıtıldı. Bence bunun nedeni, bu bilgilerin insanlara içsel bir özgürlük ve bilinç açıklığı sağlamasıydı. Özgür düşünen ve kendi içsel gücünü keşfeden bireyler, kontrol edilemez hale gelir. Orta Çağ boyunca kilise, farklı düşünceleri bastırdı; modern çağda ise medya ve eğitim sistemleri, insanları dar bir düşünce yapısında tutarak bilinçlerini belirli sınırlar içinde hapsetti.
Dil ve semboller de bu kontrolün bir parçası olabilir mi? Sanskrit gibi bazı dillerin, ses titreşimleri yoluyla insan bilincini doğrudan etkilediği düşünülüyor. Bazı kadim semboller de bu bilgiye sahip olanların kullandığı şifreler olabilir. Günümüz dillerinin, insanların daha derin spiritüel kavramlara erişimini kısıtlayacak şekilde tasarlandığını öne süren teoriler var. Eğer kelimeler düşüncelerimizi şekillendiriyorsa, dil yoluyla bilincimizin sınırlandırılması mümkün olabilir mi?
Peki, kim insanlığın bilinçlenmesini istemiyor? Büyük şirketlerin ve siyasi yapıların, insanları sürekli tüketim ve eğlenceyle oyalayarak daha yüksek bir farkındalık seviyesine ulaşmalarını engellediğini düşünüyorum. Çünkü bilinçlenmiş bir toplum, korku ve ayrılık temelli sistemleri sorgular ve bu sistemler çökmeye başlar. Eğer insanlar kendi içlerindeki gücü keşfederse, hiçbir otoritenin onları kontrol etmesi mümkün olmaz.
Bence insanlık, görünmez bir hapishanenin içinde yaşıyor. Bu hapishane, fiziksel değil; zihinsel ve ruhsal bir hapishane. Ama kişi bir kez gerçeği aramaya başladığında, onu kimse durduramaz. Peki, bu durum tesadüf mü, yoksa çok daha büyük bir planın parçası mı? İnsan bilincinin sınırlandırılması, sadece doğal bir süreç mi yoksa binlerce yıl boyunca süregelen bilinçli bir müdahale mi? Eğer bu bir planın parçasıysa, insanlık bu zincirleri kırıp kendi gerçek potansiyeline ulaşabilir mi?
Yazan Hazal Merisana
#anunnakisümertanrıları
Yorumlar
Yorum Gönder