CREDO MUTWA’NIN ANLATTIĞI SIRLAR KADİM ZULU BİLGELİĞİ VE CHİTAURİ’NİN GİZEMİ 


Credo Mutwa, Güney Afrika’nın Zulu kültürüne ait kadim bilgileri taşıyan bir bilgeydi. Onun aktardıklarına göre, insanlık tarihi bize anlatılandan çok daha eski ve farklı bir geçmişe sahipti. Mutwa’nın öğrendiği bilgilere göre, insanlık bir zamanlar çok farklıydı; hermafroditti, yani hem erkek hem de dişi özelliklerine sahipti. Konuşarak değil, zihin gücüyle iletişim kuruyordu ve doğa ile tam bir uyum içindeydi. Gökyüzü, bugünkü gibi mavi değildi, sürekli bir sis tabakasıyla kaplıydı ve yıldızlar görünmüyordu. Dünya, devasa ağaçların olduğu bir orman gezegeniydi.


Sonra bir gün gökyüzünden büyük, altın renginde, dağ büyüklüğünde gemiler indi. Bu gemilerden çıkan varlıklar, kendilerini Chitauri olarak tanıttılar. Onların sözlerine göre, bir zamanlar bu gezegende yaşıyorlardı ama uzun süre önce buradan ayrılmışlardı. Şimdi ise geri dönmüşlerdi ve insanlara büyük armağanlar getirmişlerdi. İnsanları kardeşleri olarak gördüklerini söylediler ve onlardan tapınmalarını istediler.


İlk armağanları, insanları iki ayrı cinsiyete ayırmak oldu. Büyük mağaralar inşa ettiler; biri kırmızı ışıkla, diğeri yeşil ışıkla aydınlanıyordu. İnsanlar, bu mağaralardan çıkarken artık erkek ve kadın olarak ayrılmışlardı. Fakat bu ayrım, beraberinde ilk büyük bölünmeyi ve düşmanlığı getirdi. İnsanlar birbirlerini artık farklı görmeye başladılar. İkinci armağanları ise dil oldu. İnsanlar artık zihinleriyle değil, kelimelerle iletişim kuruyordu. Ancak bu, eski güçlerini kaybetmelerine neden oldu. Eskiden birbirlerini kusursuz anlayan insanlar artık yanlış anlamaya, anlaşmazlığa ve hatta kavgaya başladılar.


Chitauri, insanları yeraltındaki madenlere çalışmaya gönderdi. Onları altın, bakır ve kalay çıkarmaya zorladılar. Fakat zamanla insanlar isyan etmeye ve çalışma düzenini bozmaya başladı. Chitauri kraliçesi, bu duruma bir çözüm bulmak için insanlara çiftleşmeyi öğretti. Kadın ve erkek artık sadece çalışmak yerine, birlikte vakit geçirmeye başladı. Fakat bu durum, Chitauri kralının hoşuna gitmedi. İnsanların çalışmak yerine ormanda birbirleriyle vakit geçirmeleri, onu öfkelendirdi. Bunun üzerine Kraliçe, kadınları hamile bırakma yöntemini keşfetti. Böylece erkekler, ailelerine bakmak zorunda kaldıkları için tekrar madenlere döndüler.


Ancak insanlar arasında bir kahraman çıktı. Adı Muero idi. O, Chitauri kralı Umbaba’ya meydan okudu ve onunla savaştı. Muero, savaş sırasında Kral Umbaba’nın cinsel organını kesmeyi başardı. Bu olay büyük bir savaşı tetikledi. Umbaba’nın tasviri oldukça ürkütücüydü: Üç metre boyundaydı, uzun ve esnekti, parmaklarında eklem yoktu ama keskin pençeleri vardı. Başının iki yanında dik büyüyen boynuzları vardı. Gözleri sarı ve parlıyordu, dikey yarık şeklinde göz bebekleri vardı. Ama en korkutucu özelliği, iki gözünün ortasında yer alan üçüncü gözüydü. Bu göz, yanıp sönen bir ışık yayarak öldürebilme gücüne sahipti. Sadece Chitauri soyunun kralları bu göze sahip olabiliyordu.


Savaş sırasında Umbaba, Muero’yu yakaladı ve pençelerinden birini burnuna sapladı. Muero’nun beynine kadar ulaşan bu saldırı, onun ölümüne neden oldu. Daha sonra Umbaba, Muero’nun kafasını keserek beynini yedi. Çünkü Chitauri’ler için insan beyninin özel bir anlamı vardı. Onlar, insan beyninden beslenerek güç kazanıyordu. Bu bilgiye sahip olan Zulu bilginleri, hala Chitauri soyunun hayatta olduğuna ve insan beyninden beslenmeye devam ettiğine inanıyordu.


Fakat bazı bilgilere göre, insanlığın gerçek yaratıcısı Chitauri’ler değildi. Zulu halkı, her şeyin asıl yaratıcısının Cucuncu olduğuna inanıyordu. Cucuncu, insanları sevgiyle ve doğayla uyum içinde yaratmıştı. Fakat Chitauri’ler ona savaş açtı ve insanları ele geçirmeye çalıştı. Ancak Cucuncu, Chitauri’leri mağlup etti ve onların ağızlarını mühürledi. Böylece insanlar üzerinden doğrudan beslenmelerini engelledi. Fakat Chitauri’ler tamamen yok olmadı. Onlar, insanların duygusal enerjisiyle beslenmenin bir yolunu buldular. İnsanlar korktuğunda, kavga ettiğinde, savaştığında, acı çektiğinde ya da dünyaya zarar verdiğinde Chitauri’ler bu negatif enerjiyi tüketerek güçlenmeye devam ediyordu.


Bu, Zulu halkının nesiller boyunca sakladığı ve gizli cemiyetlerde aktarılan kadim bir bilgiydi. Modern dünyada bu bilgiler birçok kişi tarafından mitolojik bir anlatı olarak görülse de, Credo Mutwa gibi bilginler, insanlık tarihinin aslında bizlere öğretilenden çok farklı olduğunu ve bu sırların saklanarak unutturulmaya çalışıldığını savunuyordu. Eğer gerçekten bir gökyüzü savaşından ve gezegeni yönlendiren kadim varlıklardan bahsediyorsak, belki de insanlığın kaderi sandığımızdan çok daha derin bir geçmişe dayanıyor..


Yazan Hazal Merisana 

#anunnakisümertanrıları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUTSAL İSYAN: ŞEYTAN’IN TANRI’YA OLAN AŞKI