Spiritüalizm nedir sorusunun cevabı bir çoğumuzun kafasında bir karşılık bulamıyor.
Bir çok insan bu sözü duyduğunda kafası karışıyor. Çünkü spiritüalizm aslında bir düşünce ve yaşam tarzıdır. Karma felsefesinden tutunda Anunnanakilere kadar batık veya kayıp uygarlıklara kadar her konu ile ilgilenir. Fal bakma, yıldız falları bile astrolojide yine spiritüalizm içinde yer alır. Spiritüalizm şu anki tüm semavi dinleri de kapsar. Yani çok geniş bir alandır. Bu yazı dizimi eğer dikkatle takip ederseniz, bu konu hakkında ki tüm sorular kafanızdan silinmiş olacak.
Bu yazı dizimizde sizlere temel seviyede spiritüalizm anlatmayı planlıyorum. Öncelikle spiritüalizmde ki 8 varlık boyutundan bahsetmek gerekir. Tüm dinlerde Evrenin var oluşu altı günde gerçekleşir ve yedinci gün ise Tanrı dinlenir. Hal böyle olunca 7 rakamının önemi fark edilir hala geliyor. Kutsal sayılan şehirler bile 7 ile ilişkilendiriliyor. 7 tepeli Roma veya İstanbul şehri, 7 sema. İşte bu yedi rakamına Tanrıyı eklediğimizde bu rakam sekiz oluyor. Ve bu durumda yaratımın sekiz boyutu vardır diyebiliriz. Fakat bunun yanında yaratılmış olan varlıkların sekiz boyutu vardır. Öncelikle akıldan bahsetmemiz gerek ki varlıkların sekiz boyutunu anlayabilelim.
Spiritüalizme göre akıl tüm varlıklarda vardır fakat aklın tezahürü varlıktan varlığa göre değişir. İşte varlıklardaki aklın miktarı o varlığın formunu da etkiler. Örneğin cansız varlıklarda toprakta taşta 10 miktarda akıl varsa, bir köpekte bu 100 miktar akıl olduğu için o daha kararlı davranışlar sergiler. İnsanda ise bu miktar çok daha fazla olduğu için biz aklımızı kullanarak alet ve araç yapabildiğimiz gibi tanrının varlığını da fark edebilir, onun üzerine felsefe yapabiliriz. Bizlerden daha gelişmiş varlıklarda akıl ve bilinç daha fazla olduğu için onlar bizlerin asla sahip olamayacağı özelliklere sahiptir. Örneğin melekler veya ışık varlıkları bizlerden daha fazla akla ve bilince sahiptirler. Bu sayede bir çok muhteşem özelliği de sahiptirler.
Akılın dağılımına göre canlılar spiritüalizmde gruplara ayrılır. Birinci boyutta cansız varlıklar vardır ve bu boyutun kendine ait yasaları vardır. Fizik kuralları bu yasalara en güzel örnektir. Gene ilk yaratılış birinci boyuta aittir. Gene birinci boyutun evrimi ile ikinci boyutun canlıları olan bitkiler ve aklı olmayan varlıklar ortaya çıkar. İkinci boyutun bu canlıları on binlerce yılda evrimleşir ve akıl seviyelerini yükselterek üçüncü boyuta geçerler. Hani bazı haberlerde şempanzelerin taş devri sürecine girdiği haberlerini gazetelerde okuyoruz, işte bu canlılar üçüncü boyuta geçmek üzereler demek oluyor.
Peki üçüncü boyutta kimler var diye soracak olursanız, bu sorunun cevabı tabii ki insanlar olacaktır. İnsanlar binlerce enkarnasyon ile üçüncü bilinç evresine geçmeye başlamıştır. İnsanın görevi ise bu boyutta devam eder. Üçüncü boyuttaki bizlerin amacı dördüncü boyuta geçmektir. Bunu ise ruhumuzu arındırarak ve karma oluşturarak dördüncü boyuta geçmemiz gerekir. Bu sayede meleklerin, peygamberlerin veya daha ulvi varlıkların bulunduğu dördüncü boyuta ulaşabiliriz.
Beşinci boyutta ise yaratıcı varlıklar bulunmaktadırlar. Çok tanrılı dinlerde ki bir çok tanrılar mevcuttur ve bu varlıkların hepsine sorumlu olduğu bir gezeğen vardır. Bu tanrılar sorumlu oldukları gezeğen üzerinde yaratım işini yaparlar. Altıncı boyutta ise bu tanrıları yaratan bilinç mevcuttur ve bunlarla ilgili bilgi çok fazla yoktur. Altıncı boyut tanrıları evrenden sorumludur. Yedinci boyutta ise mutlak tanrının kendisi vardır ve evrende ki her şeyi içinde barındırır. Bu evrende olup olabilecek her şey buradadır. Sekizinci boyut ise buddizmde ki Nirvanadır. Aslında her dinde farklı farklı isimlendirilir ama ben en bilinen ismi olan Nirvanayı anlaşılır olsun diye kullandım.
Her şey işte bu sekizinci boyuttan meydana gelmiştir. Tanrının varlığı bile en üst boyut olan sekizinci boyuttur. Sonsuz bir bilinç topluluğudur. Yalnızca bizim evrenimiz değil tüm evren yani var olan tüm bilincin kaynağı burasıdır. Burada ki bilinç mutlak gerçektir. Tanrının evrene yaratma sırrı işte burada yatar. Tanrı aslında bir bilinçtir ve bilinçli olabilmek demek bilincinde olabileceği bir şeye ihtiyacı vardır. Bilincinde olabileceğiniz bir şey yoksa bilincinde anlamı olmaz. Yani Tanrı yaratmaya mecburdur. Yaratmak tanrının karakteridir.
Bu anlatacağım kısım çok önemli lütfen dikkatle okuyun. Yaratılan her şey yaratıldığı öze dönmek zorundadır. Bütün sular denizlerde toplanır veya bir taş yere toprağı aittir ve onu havaya attığınızda yere tekrar düşer veya hava dolu bir balon yükselir, asla suya batmaz çünkü tüm maddeler kendi özüne ulaşmak ister. Bilinç seviyemiz yükseldikçe tüm varlıklarda mutlak bilinci ulaşmak ister ve nihayetinde sekizinci boyuta ulaşır. İşte bizlerde eninde sonunda nihai gerçek olan Tanrı bilincine ulaşacağız. Belki bu uzun sürecek zaman alacak ama hepimiz bunu nihayetinde başaracağız.
Yazan : Hazal Merisana
Yorumlar
Yorum Gönder