İNSANLAR NEDEN ÖLÜR : BÖLÜM 2
Bir önceki yazımda spiritüalizm hakkında giriş bilgisini verdim. Şimdi sizleri şaşırtacak ve bir çok yerde sizden gizlenen bilgileri de sizlere vermeye başlayacağım. Bir önceki yazımda sizlere Tanrının yaratmak zorunda olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Hani bazıları tanrı bu kadar şeyi neden yarattı diye isyan ediyor ya, bunun cevabı basit aslında. Tanrı bir bilinç, akıldır. Akıl ise ancak madde ve varlık ile birleştiğinde anlamlı hale geliyor. Yani özetle tanrı kendi farkındalığı içinde yaratmak zorundadır. Tanrının yaratmadığı bir ortam hiçlik olacağı için tanrı da hiçlik olacaktı. Hani tanrı için yaratıcı diyoruz ya, işte her şey bu kelimede anlaşılır oluyor. O zaten evreni yaratmak için var olduğu için bu ismi alıyor ve evren ile arasında da ayrılmaz bir bağ var.
Bir önce ki yazımda kısaca her canlı veya cansız varlığın kendi özüne dönmek istediğini anlatmıştım. Bu söylediklerimi hatırlamak amaçlı bir iki örnek verelim. Örneğin bir elma olgunlaştıktan sonra toprağa düşer veya bir elmayı havaya atarsanız gene toprağa yani yere düşer. Çünkü elma katıdır ve topraklık özelliği fazladır. Her nesne gibi o da özü olan toprağa dönmek ister. Her su damlası kocaman kayaları aşar ve kendi özü olan sularla, denizlerle buluşur. Bir kabın içine su koysanız dahi o zamanla buhar olur ve eninde sonunda gök yüzüne yükselir, yağmur olarak yer yüzene suların arasına düşer.
Bundan sonra anlatacaklarım insana ait kısım. Fakat yine sizlere en basit şekilde anlatmaya çalışacağım. İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özellik bilinçtir. Biz yaptıklarımızın neden ve sonuçlarını biliriz ve dünya üzerinde tanrının varlığını anlayabilecek tek canlılar biziz. Tanrının varlığını anlayabilmemizi sağlayan ise gene bizlerde ki akıl ve bilinçtir. Akıl ve bilinç tanrının bir parçası olduğu için nasıl elma toprağa, su denize yani kendi özüne dönmek istiyorsa, biz insanlarda tanrıya ulaşmaya çalışıyoruz.
Peki bunu nasıl yapıyoruz diye soracak olursanız, bir hayat yaşayarak ve nihayetinde ölerek başarıyoruz. Ölmek birçok insanın zihninde yok olmak olarak algılanabilir ama kesinlikle öyle değil. Bu düşünce evrensel var oluşa aykırı. Bu yaşadığımız hayatlar bizim kendi bilincimizi yükseltmek için kazandığımız deneyimler. Hayatı deneyimleyerek sizlere bir önceki yazımda anlattığım sekiz boyutu tek tek atladığımızı söylemek isterim. Hepimiz aslında ruhsal anlamda bu durumun ve bu dünyada ki görevimizin farkındayız fakat maddesel boyutumuz çok kısıtlı olduğu için maalesef bunun farkında değil.
Bizim iç içe olduğumuz ilk üç boyut. Çünkü hepimiz bu üç boyutla içli dışlı yaşıyoruz. İlk boyut cansız nesneler demiştik. Taş, su ve madenler gibi yasalar üzerine işleyen bir yapıya sahip olan ve aklı olmadığı için plan yapamayan cisimlerin, maddelerin hepsi. Bir taşı havaya atarsınız attığınız kuvvete göre gideceği mesafe değişir. Taş plan yapamaz. İkinci boyut ise plan yapabilen fakat plan yaptığının farkında olan canlıların bulunduğu kısımdır. Örneğin bir karınca kolonisi yerin en derinlerine kadar kocaman delikler açar ürünlerini saklar, yani planlı bir şekilde organize olurlar fakat plan yaptıklarının farkında değillerdir. Gene bir ağaç ne kadar su içeceğini ne zaman yapraklarının dökeceğini veya köklerini ne kadar derinlere kadar uzatacağını bilir. Planlı bir şekilde kendi varlığını devam ettirir ama plan yaptığını bilincinde yani farkında değildir.
Peki ya insan?!
İnsan plan yapar ve plan yaptığının farkındadır, bu yüzden yaptıklarından sorumludur. Plan yapmak ve onun farkında olmak düşünebilmek demektir ve düşünmek akıl gerektirir. Akıl ise tanrısal bir eylemdir. Beki bu tanrısal özellik insanda nasıl var olmuş olabilir. Elbette ki Ruh ile. Kafa derseniz tüm hayvanlarda beyin var fakat insanı insan yapan tanrısal parçacık olan, insanı akıllı ve bilinçli kılan ruh diğer canlılarda mevcut değil. Diğer hayvanlarda elbette ruh olsa gerek ama bilince sahip olmayan bir ruh mevcut. Lafı çok uzatmak istemiyorum. Bir sonraki yazımızda boyutlar ve insan ruhunun yapısını biraz daha anlattıktan sonra insanlığın sonunu Atlantis gibi kayıt kıtaları, Nuh tufanını, Anunnakileri ve günümüze kadar olan insanlık serüvenini tek tek anlatacağım.
Yazan : Hazal Merisana
Yorumlar
Yorum Gönder