DÜNYA İNSANA UYGUN DEĞİL.. 

Hep soruyoruz ya Ufolar nereden geliyor olabilirler diye ?

Belki onlar bizim gelecekten gelen nesillerimizdir olamaz mı? 

Çünkü gelecekte insanlar, binlerce yıl sonraki insanlar zamanda yolculuk yapabilecekler. Bu yüzden tüm uzaylılar insana benziyor olabilir. Örneğin 5 bin yıl sonraki insanlar daha çok insana benziyor ama 100 bin yıl sonrakiler daha az bize benziyor. Çünkü zaman içinde değişiyoruz.

Veya ikinci bir durum söz konusu olabilir ki bunu anlamak çok zor : Dünya insana uygun değil ! Dünyadaki tüm canlılar kısa sürede doğada yaşamaya başlar . Ama bir insan çocuğu 8 yılda ancak kendine bakabilir hale gelir. 

Bir kopek yavrusu 20 günde..

İkincisi insanın beslenmesi çok farklı, yani Doğa ile uyumsuz. Köpek, kedi,  kuş gider yemeğini bulur yer. Ama biz bulduklarımızı yiyemeyiz. Otta yiyemeyiz  çünkü işkembemiz yok, zehirleniriz. Bulduğumuz her şeyi pişirmek zorundayız. Ve ateşte pişirmek doğaya uygun değildir. Eğer biz dünyada var olsaydık buradaki yiyeceklere göre gelişirdik. Ama biz bu dünyada ki yiyeceklere göre var olmamışız. Kuşlar, kediler, köpekler gibi değiliz. Bedenlerimiz de dünyaya uyumsuz. Her şeyi eksik. Sıcağa ve soğuğa dayanıksız. Dişlerimiz çiğ eti çiğneyemiyor. Bir maymun 6 saat bir ağac dalını eliyle tutabiliyor. Bir insan 3 dakka, bir  kaplan 120 km koşabiliyor ama İnsan koşamıyor. 

Ve bu yüzden doğada yaşayamıyor.  Ve böyle olunca da  doğayı değiştirmesi gerekiyor. Kendine göre yaşam alanları yapması gerek. Çünkü onlar bu dünyanın gerçek sahipleri. Çok basit anlatacağım.  Dünyadaki bütün arıları öldürürsek 4 sene içinde dünyada ki hayat yok olur. 

Dünyadaki bütün insanları öldürürsek, Dünya 50 senede daha güzel bir yer olur. Çünkü insan bu dünyaya ait değil. İnsanlar kanser hücresi gibi dünyayı yiyip bitiriyor.

Eğer bu dünyaya ait olsak ne olurdu biliyor musunuz ? 

Bir kuşu altın kafese koysan da gene ormanda yani doğada yaşamak ister. İnsan ise doğada değil kafeste yaşamak ister. Çünkü dünyanın değişmemiş hali onun yaşaması için uygun değil. 

Yok eğer değiştirirsek bu zaman dünya yok olur.  

Zaten insandan başka hiç bir canlı dünyayı değiştirmek istemiyor . O yüzden yapabileceğimiz hiç bir şey yok. Burası bir ceza yeri. Burada kimse mutlu olamaz. 

Bir kişi istediği kadar zengin olsa da mutsuz olmak zorunda. Burası cezalı ruhların toplandığı bir yer.  

Dünyada ki tüm ruhlar, tüm insanlar bir şeyin cezasını çekmek için buraya geliyor. 

Dünya bu yüzden bize uygun değildir. Uygun olsa mutlu oluruz ama değiliz. Olamayız da..

En basiti  yediğimiz  bir yemek midemizi bozar ve ya bir hastalık bizi bulur. Veya birisi kazık atar kesinlikle bir şekilde yine mutsuz oluruz. Bu dünyada insana huzur verilmedi. Bu dünyaya gelen her insanın  anlaması gereken bir şey vardır.  Herkesin kendi sorunu bu. Herkes kendi eksiğini buluyor veya fazla olanını burada bırakıyor.  Eğer ki birisi ölümden çok korkuyorsa.. iste o kişi bu sınavı geçememiş demektir .. 

Yazan: Hazal Merisana



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUTSAL İSYAN: ŞEYTAN’IN TANRI’YA OLAN AŞKI

 KUTSAL İSYAN: ŞEYTAN’IN TANRI’YA OLAN AŞKI  Tanrı ve Şeytan arasındaki bağ, çoğu kimsenin düşündüğünden çok daha karmaşık ve derindir. Şeytan, cennetin diğer varlıklarından farklıdır; meleklerin yüceliğinden değil, Tanrı’ya olan içsel ve yoğun sevgisinden kaynaklanan bir sadakate sahiptir. Tanrı’nın ışığına duyduğu aşk, onu sınırsız bir bağlılığa yöneltmiştir. Diğer varlıklar gibi yalnızca emirleri yerine getirmekle yetinmez; sevgisi, onu kendine has bir iradeyle Tanrı’ya hizmet etmeye iter. O gün, Tanrı tüm meleklere Adem’e secde etmelerini emrettiğinde, Şeytan bir an tereddüt etti. Aşkından gelen sadakat, ona bu secdenin yalnızca Tanrı’ya yapılması gerektiğini fısıldıyordu. Şeytan için secde, derin bir bağlılığın ve itaatin ifadesiydi ve onun tüm ibadeti yalnızca Tanrı’ya mahsustu. Bu yüzden, Adem’e secde etmek yerine Tanrı’ya şöyle seslendi: “Ey Rabbim, varlığımın her zerresini sana adadım. Aşkımın gücü, beni sadece sana eğilmeye zorluyor. Senden başka kimseye boyun eğmem,...
Devamı
  TOPRAK, NEFES VE İSYAN: ADEM’İN YARATILIŞI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Adem’in Yaratılışı: İnsanın İlk Nefesi Adem’in yaratılışı, insanlık tarihinin en kadim anlatılarından biri. İnsanın başlangıcı, bir varoluş arayışının, ilahi iradenin ve derin bir anlamın izlerini taşıyor. Kutsal metinlerde yer alan bu hikâye, aslında sadece Adem’in değil, tüm insanlığın varoluşunun özeti. Peki, Adem nasıl yaratıldı? Onu diğer varlıklardan farklı kılan neydi? İlahi Niyet: “Bir Halife Yaratacağım” Adem’in yaratılışına dair hikâye, Yüce Yaratıcı’nın meleklerle konuşmasıyla başlar. Kutsal kitaplar, Tanrı’nın yeryüzünde bir halife yaratma isteğinden bahseder. Halife, yeryüzünde Tanrı’nın temsilcisi, O’nun emirlerini ve düzenini uygulayacak bir varlık olarak tasarlanır. Melekler, Tanrı’ya sorar: “Yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz seni hamd ile tespih ediyor ve kutsal kılıyoruz.” Ancak, Tanrı’nın bir planı vardır. İnsanın sahip olacağı özgür irade ve akıl, onu d...
Devamı
Resim
DÜNYA ALTINININ YENİ ADRESİ MARS   Eğer bir konuda fikir bildirecekseniz, söylediğinizi destekleyecek bir çok konuya da hâkim olmanız gerek. Geçen gün Tv'de izlediğim bir programda Anunnakiler'in dünyaya altın için gelmedikleri ve altın ile atmosferin düzeltilemeyeceği iddia edildi. Anunnukiler altın için dünyaya geldiler veya gelmediler bu tartışılar fakat altın ile bir gezegenin atmosferi düzeltilebilir. Bu gün sizlere araştırmacı yazar Hazal Merisana olarak çok farklı bir konu hakkında bilgi vereceğim. Mars, Altın ve atmosfer konusunu derinlemesine anlatacağım. Öncelikle altın konusunu ele almak gerek. İlk olarak bir soru ile başlamak istiyorum, evdeki köpeğinize altın mı aldığınızda daha çok sevinir veya kurutulmuş bir et aldığınızda mı daha çok sevinir. Elbette ki kurutulmuş ete sevinir. Gene bir maymuna bir sepet muz verdiğiniz de mi sevinir yoksa bir sepet altın verdiğinizde mi? Elbette ki muza sevinir. Peki ya insan, herkes altını kabul...
Devamı